İş

Genç neslin ilgisizliği Türk kahvesinin tahtını sallıyor

Globalleşen dünya kültürü ile beraber bireylerin tüketim tercihleri her geçen gün değişmeye devam ediyor. Coğrafyaların kendine has özellikleri gün geçtikçe yerini popüler kültürün ögelerine bırakıyor. Giyimden yemek kültürüne, müzikten dizi-film tercihlerine kadar pek çok alanda köklü bir değişim söz konusu. Dünya genelinde bahse konu değişimden en fazla etkilenen grup hiç şüphesiz genç bireyler. Dijitalleşen eğlence kültürü ile beraber küresel trendleri yakından takip eden Z kuşağı, sadece bir nesil arkasında kalan kuşaktan hemen her anlamda farklı tercihlere yöneliyor. Ülkemizde orta yaş grubuyla genç kuşak arasındaki farklı tercihlere verilebilecek en iyi örneklerden birisi kahve kültürü. Farklı kuşakların kahve tercihlerini üçüncü nesil kahve dükkanı işletmecisi Ercan Ekingen ile konuştuk.

Ülkemizde Türk kahvesine duyulan talebin yüz yıllardır var olduğunu ve olmaya devam edeceğini söyleyen Ekingen, “Türk kahvesinin oturmuş ve kalabalık bir kitlesi var fakat arkadan gelen genç neslin talepleri arasında pek yok. Gençler bizim mekanımızda en çok filtre kahve, americano ve latteyi tercih ediyor. Z kuşağı size ne önerirsiniz diye gelirse Türk kahvesi cevabını veremiyorsunuz. Filtre kahve gençler arasında çoktan bir numaraya yükseldi. Tüm yaş gruplarına bakarsak da Türk kahvesinin tahtı sallanıyor diyebilirim” şeklinde konuştu.

KALİTE İSTEYENLER BUTİK KAHVECİLERE YÖNELİYOR

Zincir kahvecilerin maliyetlerden dolayı kalitesiz ürünlere yöneldiklerini söyleyen Ekingen, bilinçli bir kahve içicisinin lezzet farkını anladığını belirterek, “İşletmecilerin kahvelerde, frozenlarda ve milkshakelerde kullandığı bazı ürünler var. Bunlar şurup ve meyve püreleri olarak bilinir. Zincir kahveciler hemen her zaman ürünlerde şurup kullanır, püreye bek bulaşmaz. Neden? Çünkü meyve püresi neredeyse iki kat daha maliyetli.

O yüzden markalar püre kullanmak istemezler. Butik kahvecide iş değişir. İşini bilen bir butik kahveci hangi içecekte ne kullanılması gerekiyorsa doğru seçime gider. Çünkü butik kahvecinin müşterisi kahvenin ne olduğunu bilir. Kötü malzeme sunarsanız bunu anlar. Ankara’daki bilinçli bir kahve tüketicisinin zincir markaya gitme ihtimali kalmadı artık. Çünkü eski kalitenin yerinde yeller esiyor. Kahvenin yüksek rakımlarda yetişeni iyidir. Kahveyi içtiğiniz vakit kokusunu alabiliyor musunuz? Bu kahvenin hem kalitesini hem de lezzetini anlamak için önemli bir kriterdir. Kahve kültürü oturmuş bir birey kokudan kendisine sunduğunuz malzemeyi anlar” diye konuştu.

KALABALIKLAR BÜYÜK MARKALARA GİDİYOR

Türkiye’de hemen her sektörde olduğu gibi kahve işletmeciliğinde de markacılığın ön plana çıktığını söyleyen Ekingen, “Yeni nesil zincir kahvecilerde verilen hizmet bana göre iyi değil. Çünkü patronda da çalışanda da bir doygunluk var. Siparişinizi verirsiniz, kahvenizi alırsınız, masanıza oturursunuz. Burada iş biter, size nasılsınız, kahveyi beğendiniz mi diye soran olmaz.

Bizim gibi butik kahveciler daha farklı bir yol izliyor. Geçenlerde bir müşterimiz, biz bu mekana sizin güleryüzünüz için geliyoruz dedi. Hizmet kalitesinde de ciddi bir fark var. İşini bilen butik kahveciler tekelleşmiş büyük markaları solda sıfır bırakıyor. Fakat maalesef arkadan gelen nesil markaları tercih etme eğilimi duyuyor. Çünkü o mekanlara lezzetli bir kahve içmek için değil, sosyalleşmek için gidiyorlar. Mesela Starbucks, Arabica gibi büyük markalarda müşteriye bardakta sunulan kahve ile satılan kahve aynı değildir. Bu bir satış pazarlama taktiğidir” ifadelerini kullandı.

ZİNCİR MARKALAR KAHVE KÜLTÜRÜNÜ TANITTI

Starbucks gibi zincir kahvecilerin kahve kültürünü ülkeye tanıtarak bir bakımdan iyi iş yaptıklarını ifade eden Ekingen, “Kahve gerçekten çok güzel bir içecek. Biz milletçe Türk kahvesi içiyorduk. Fakat kahve öyle bir şey değil, çok güzel çeşitleri var. Şöyle olumsuz bir durum var, markalar hep aynı ürünleri satıyor. Sektör filtre kahve, americano ve latte üzerinden yürüyor. Kahve demek bunlar demek değil. Bu standartların dışına çıkmak lazım. Ben Eryaman’da yeni nesil bir kahveci işletiyorum. 3 yıldır bu sektörde çalışıyorum. Şanslıyız, insanların kahve kültürünün olduğu, nezih bir yerde çalışıyoruz. Farklı lezzetleri satmakta zorlanmıyoruz” dedi.

KAHVE ÇEKİLDİKTEN SONRA HEMEN SERVİS EDİLMELİ

Büyük markalarda kahve çekirdeğinin önceden çekilerek toz haline getirildiğini belirten Ekingen, “Bu ürünler çoğu zaman günlerce paketlenmiş bir şekilde müşterisini bekler. Filtre kahvenin zaten has özelliği tazeliğini yitirmemesidir. Makinada çekildikten kısa bir süre sonra tüketilmesi gerekir ki lezzeti alabilesiniz. Nasıl ki Türk kahvesinin çekirdeğini taze kavrulmuş istiyoruz, benzer bir mantık filtre kahve için de geçerlidir. Çekirdeği kutusundan çıkarıp parçalarsanız bunun ömrü kısalır. Hızlıca tüketilmesi gerekir. Neden? Özünden ayrılıyor, malzemenin bütünlüğü bozuluyor. Kahvede bu durum lezzete büyük sekte vurur. En iyi sonucu kahvenin çekilmesinin ardından anlık demleme yaparak alırsınız” diyerek sözlerini noktaladı.

selim-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu